CHP’DEN İSTİFA EDEN UFUK CAN MEMLEKET HAREKETİ SAFLARINDA
MEMLEKET PARTİSİ (MP) Muharrem İNCE liderliğinde Hatay ili genelinde 15 ilçede örgütleniyor. MP Kurucu İl Başkanı Hüseyin Ata KAŞGÖZ ve ekibine günden güne ilgi büyüyor. Bu isimlerden biride CHP Genel Merkez, CHP Yurtdışı Örgütlerden Sorumlu Genel Koordinatörlük Danışmanlığı, CHP TBMM Başkanlık Divanı Danışmanlığı, PM’de görev yapan Milletvekillerine yaptığı Danışmanlıklar, halen Parlamenter Danışmanları Birliği Yönetim kurulu üyeliğini yapan ilimizin tanınmış simalarından Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Uzmanı Ufuk CAN – MP HATAY Kurucu İl Başkan Danışmanı göreviyle görevlendirildi. TBMM çalışmalarıyla İlimiz ve çalıştığı diğer bölgelerde adından sıklıkla bahsedilen Ufuk CAN, CHP’den ayrılış ve MP saflarına katılmasının gerekçelerini açıkladı:
SHP ile filizlenen CHP ile perçimlenen lise yıllarımdan beri verdiğim siyasi mücadelemde doğruyu her platformda söyleyerek, yanlışı her platformda üst perdeden haykırarak yaptığım çalışmalarla bu günlere tırnaklarımla kazıyarak geldim. Gerek çalıştığım gerekse kendi doğduğum ve büyüdüğüm ilin ve ilçenin sorunlarını TBMM’ye taşıyarak kararlı şeffaf altıok çizgimden asla taviz vermeden takdir ve onure edildim. İstifa onurlu ve erdemli insanların siyasal sistemde kullandığı bir mekanizmadır. Maalesef evim gibi gördüğüm ailem savunduğum partimdeki eksen kayması ve parti politikalarını, yapıcı muhalif eleştirele kulak vermek yerine çözümü disiplin soruşturmalarıyla tasfiye sürecine sokarak yaklaşık %40 gibi parti içi muhalefeti %2 gibi durumlara getiren bir zihniyetten dolayı tüm görevlerim ve üyeliğimden istifa etmeyi uygun gördüm. MP’ de sözde değil özde demokratik usullerle Türkiye’de hiçbir siyasi partinin tüzüğünde olmayan gerçek anlamda halkın yönetime katılacağı tüzüğümüzle geliyoruz. Kariyer ve liyakat çerçevesinde örgütlenmemiz devam ediyor. Türkiye siyasi tarihinde artık tepeden inmeci dayatmacı, kapalı kapılar arkasında kirli pazarlıklarla halkın geleceğine ipotek koyan, kariyeri ve liyakati esas almayan, üyelerini ve delegelerini sadece kongrelerde hatırlayan, ahbap çavuş ilişkisiyle siyaseti şekillendiren anlayışı siyaset çöplüğüne gömecek bir tüzükle geliyoruz. Üyelerimiz Başta Genel Başkanlık olmak üzere, Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, İl ve İlçe başkanlıkları ve yönetim kurulları olmak üzere her süreçte söz sahibi olacak. Önseçim ve Fermuar sistemini uygulayacağız. Her kesime değiyoruz; kadınlar, gençler, halkta karşılık bulan herkesime hitap edeceğiz halkın iktidarını kalkın tercihleri belirleyecek.
ÜLKE NEREYE GÖTÜRÜRÜLÜYOR…
İTAAT VE BİAT EDEN NESİLLER İSTİYORLAR…
İsyan ediyorum, itiraz ediyorum ve direniyorum, tarihte son sözü hep direnenlerin söylediğini biliyorum. Ülke elden gitmiş, Cumhuriyetin tüm kazanımları yok edilmiş, yargı siyasallaşmış, eğitim yozlaştırılmış, emperyalizm ve kapitalizmin en kirli oyunları ülkemde oynanmaya çalışılıyor. BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) adıyla TBMM çatısı altında bu projelerin sadık hizmetkârı ve eş başkanlığı söylemleriyle bulunduğumuz coğrafi konum ve Ortadoğu coğrafyası kan gölüne çevrilmiş, yabancı ülkelere askerlerimiz gönderilmiş, vatan evlatları şehit olmuş kime ne….
Muhalefet nerede?
Anayasal rejim değişmiş, kuvvetler ayrılığı parlamenter sistem güçlendirileceği yerde yok edilmiş, kuvvetler ayrılığı dünyada eşine benzerine rastlanmamış bir başkanlık sistemi dayatılmasıyla önümüze getirilmiş. Yasama, yürütme, yargı vs. kurumlar siyasallaştırılmış, Cumhuriyetin tüm temel yapı taşları demokrasi adı altından hamasi ve antidemokratik uygulamalarla değiştirilmiş. Ya kabullenip susacaksın yada başkaldırıp başta yargı olmak üzere en ağır yaptırımla karşılaşacaksın, sesini duyurmak istemişsin kime ne…
Muhalefet nerede?
Kendileri gibi düşünen bir nesil istiyorlar, düşünmeyenleri ise çeşitli operasyonlarla (Balyoz, Ergenekon, OdaTV, Gezi Eylemleri vs..) aydınları, yazarları, yarının umudu gençlerimizi polis devletinin en sert yüzüyle yüzleştirip Silivri’ye gönderiyorlar kime ne…
Muhalefet nerede…
CAHİL BİR TOPLUM FITRATLARINDA VAR, SORAN VE SORGULAMAYAN BİR NESİL İSTİYORLAR…
Yozlaştırılmış bir milli eğitim sistemi politikası uyguluyorlar, örfümüzü, adetlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi, tarihteki şanlı geçmişimizi, eşsiz bir lider ve küllerinden doğan bir ülkenin dünyaya meydan okuyan ve kabul gören eşsiz lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü hafızalardan ve kitaplardan silmeye çalıştılar, toplum olma bilinciyle oynadılar, etnik, mezhepsel, siyasal ve evrensel düşüncelerle kendilerine göre yorumladılar, tek tip bir toplum gerçekleştirmek istediler, kendi vatandaşını kendi ülkesinde mülteci konuma getirdiler kime ne…
Muhalefet nerede?
HAYALLERİRİMİZİ, UMUTLARIMIZI ÇALDILAR, GELECEĞİMİZİ SIFIRLADILAR, HALKIMIZI FAKİRLEŞTİRİP FAKİRLİK EDEBİYATIYLA PRİM YAPMAK İSTİYORLAR…
Billboard, ağaç, personel taşıma, özelleştirme, çöp toplama, akbil, igdaş, kiptaş, iski, metro, kiralık araç, sinek ilacı vs. yolsuzluklarla (cürüm işlemek, ihaleye fesat karıştırmak, kayırma, kollama, fazla ödeme, sahtecilik, özel amaç, cihad hazırlığı, hortumlamak, baskıcılık, yasalara muhalefet, kamu kurumuna zarar vermek, çamur barajı gibi yolsuzluk dosyalarıyla çıraklık dönemine başladılar bu dönemde tüm bu yolsuzluklarda adı geçenlerle parti kurup kalfalık dönemine geçtiler, siyasi yasakları olmasına rağmen siyaseti kirlettiler kime ne…
Muhalefet nerede?
ANAYASAYI, YASALARI TANIMIYORLAR KENDİ AMAÇLARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN YENİ ANAYASA DAYATMASI YAPMAK İSTİYORLAR…
Cumhurbaşkanlığı seçilme yeterliliklerinde Diploması olmadığı ve sahte tanzim edildiği iddia edilen şahsiyet ve kabinesi;
*Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (TCK m.302),
*Yabancı devlet aleyhine asker toplama(TCK 306),
*Anayasayı ihlal (TCK m.309),
*Yasama organına karşı suç (TCK m.311),
*Türkiye Cumhuriyetine karşı silahlı isyan(TCK m.313)
*Suç için anlaşma (TCK m.316),
*Askeri komutanlıkların gasbı (TCK m.317),
*Düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü (TCK m.325),
*Devlet sırlarının (Kozmik odanın aranması) Fetö aracılığıyla yabancı devletlere aktarılmasını sağlamak (TCK m.326),
suçları hiç tereddüt etmeden işleme cüreti gösteriyorlar. Bunları bilerek ve isteyerek yüzlerce kere anayasamızı ve yasalarımı ihlal ediyorlar. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan ve devlete ait olan kamu kurum kuruluş ve yatırımlarını, stratejik öneme sahip değerleri ‘Özelleştirme adı altında yok pahasına’ yabancılara ve özel sektöre satıyorlar. Suç teşkil eden davranışlarını milletimizi, yargı erkini ve hukuk yasalarını aptal yerine koymaya cüret ederek ‘KANDIRILDIK’ diyerek sorumluluktan kurtulmak istiyorlar. Kişisel ihtiras ve çıkarları yüzünden Fetö örgütünün yapılanmasına, gelişmesine ve neredeyse devleti tamamen ele geçirmesine sebep oluyorlardı bu gerçeklerden siyaset mühendisliğiyle kurtulmak istiyorlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyete yapılan hakaretlere göz yumarak teşvik ediyorlar. Vatana ihanet ediyorlar kime ne…
Muhalefet nerede…
MUHALEFET NEREDE?
Maalesef Türkiye’de çok ciddi bir iktidar sorunu vardır, etkin olmayan muhalefet ise bu iktidarın değirmenine pasif siyasetiyle su taşımaktadır. Bu sorun olduğu müddetçe AKP hükümeti ömrü billah başımızdan gitmeyecektir. Bir partinin politikalarını belirleyen PM (Parti Meclisi) dir ve PM partinin politikalarının belirlendiği aile mahremi gibidir. PM’de demokratik usullerle yönetilmelidir illaki bir gurubun görüşüne diğer bir grup muhalefet edebilir ve fikrini açıklayabilir. Muhalif fikirlere saygı duymamak, eleştirilere kulak tıkamak kendi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmek parti içindeki kavgaların fitilini ateşler ve partiyi kamuoyu önünde tartışılır konuma düşürür. Tıpkı Sayın Kılıçdaroğlu’nun tabiriyle ‘Atatürk’ün CHP’si değiliz’ söylemiyle partiyi eski ve yeni CHP’ler olarak kavram kargaşası yaratması, partimizdeki ahengi bozması gibi.
Yeni-CHP (Y-CHP) yönetiminin yıllardır yaptığı işte tam olarak budur. Yıllardır Y-CHP’lerin alıştığı ve bizlerin kabul edemeyeceği sistem tamda şöyle işliyor; vatan elden gitmiş önemli mi? Amaç asrın lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki dudağının arasından Milletvekilliğini kapmak. Birileri Mustafa Kemal Atatürk’e hain demiş önemli mi? Sesimi çıkarmam belki 1-2 oy fazla gelir. Milletvekili olma hayali bütün mekanizmaya ağır basıyor. Y-CHP’de demokrasi mekanizması ise şöyle işliyor. Genel Başkan belediye başkalarını ve il başkanlarını seçiyor. Belediye ve il başkanları kongreleri ayarlıyor, delegeleri belirliyor. Delegeler kendilerini belirleyen genel başkanı seçiyor. Genel Başkan parti meclisini belirliyor. Parti Meclisi genel başkanın ağzının içine bakıyor. Tam bir feodal sistem işliyor. TBMM’de ise Y-CHP’lilerin hali tam traji komik bir hikâyeden ibaret. Danışmanlarından birkaç sosyalist söylem yazılı kağıt kapan Milletvekilleri kürsüye çıkıyor AKP ve MHP grubuna giydirdikçe giydiyor. Genel kurul ara veriyor birde bakmışsınız birbirlerine ekranlarda dere tepe düz gidenler Milletvekili Lokantasında karşılıklı aynı masada yemek yiyor. Kariyer ve liyakat sahibi tırnaklarıyla kazıyarak o makamlara gelen gerçek CHP’liler ise en ufak boşluklarında yemek yemek yerine sahalardaki ve meydanlardaki eylemlere koşuyor hak arıyor, hukuk arıyor adalet arıyor. Zira bunu eleştirilerimi parti kimliği ile yapsaydım çoktan disiplin dosyamı hazırlamaya başlamışlardı. Yıllardır çalıştığım PM üyesi CHP’li Milletvekillerimizle parti yönetimini ve politikalarını üst perdeden yapıcı eleştirilerimizi seslendirmemize rağmen muhalif yaftası yedik. Halkımızın sorunları, yerel ve genel sorunları AKP’nin topuyla değil, kendi politikalarımızı geliştirmemiz gerektiğinin altını çizdik, siyaseti kapalı kapılar ardında ahbap çavuş ilişkisiyle değil karanlık sokaklardan önü aydınlık meydanlara çıkacak sahada yapmamız gerektiğini savunduk. Fikir, söylem ve eylem birliği istedik.
Halka değmek istedik, tabanımızın sesini dinlemek istedik, tüzüğümüzü değiştirmek istedik, her daim ön seçimi savunduk. Halkta karşılık bulan tertemiz üyelerimizden yerel ve genel seçim adaylarını belirlemek istedik. Olmadı izin vermek bir yana, hiçbir milletvekilimiz ve pm üyemizin görüşü alınmadan ne olduğu belli olan Devlet Bahçeli ile görüşüldü, Ahmet Davutoğlu ile istikşafi görüşmeler yapıldı, Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ile görüşüldü, ‘Saraya soytarılar gider’ denildi Saraya gidildi, siyaseti halkla birlikte yapıp, halkı meydanlara ve sokaklara indirecek, gerektiğinde halkının oylarına canı pahasına sahip çıkabilecek bir duruş sergilenmedi. Tüm bu yaşananlarda ne milletvekillerimizin nede pm’nin görüşü alındı neler yapıldı o görüşme ve toplantılarda hala kimsenin haberi yok. CHP kimsenin babasının çiftliği değildir bizlere tıpış tıpış Ekmelettin için sandığa gideceksiniz diyemezsiniz, hele hele sandığı boykot kararı alan üyelerimize ‘Gidin oyunuzu AKP’ye verin’ hiç diyemezsiniz, olağanüstü kurultay taleplerini dile getirenleri kapının önüne koymakla tehdit etme cüretini göstermeyi hangi demokrasi, hangi adalet kavramıyla bağdaştırıyorsunuz. Sonuç mu %25 +2 -2 bandından yıllardır çakılı olan bir oy oranı.
Gelelim sebebe;
Sayın Eski Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu; Deniz Baykal döneminin en büyük tarihi hatası Recep Tayip Erdoğan’a siyaset yasağının kaldırılmasıyla olduğunun bilincinde bireyleriz. CHP’nin başına geçtiğiniz ilk yıllarınızda temiz kişiliğiniz, karakteriniz ve dik duruşunuzla bizlere umut ve heyecan kaynağı oldunuz. Makamınıza oturduğunuz ilk günlerde Önder Sav’ın itirazlarına rağmen konferans serisi adı altında çalışmalar başlattınız. İlk Van konferansını şahsınızın kurucu üyesi olduğu TESEV’in Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Babüroğlu yönetti. ABD’li spekülatör George Soros’un maddi olarak desteklediği TESEV’ci Babüroğlu yönetiminde şu kararlar alındı: Anayasa’da vatandaşlık tanımı yapılsın ve etnik vurgulara yer verilmesin. Ana dilde eğitim serbest bırakılsın. Silahlar sussun. Bir genel af (Öcalan’ı da kapsayacak) çıkarılsın. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun.
Bizler yani sizin tabirinizle muhaliflerin ‘Parti nereye götürürülüyor’ ‘Kılıçdaroğlu, bunlara açıklama getirsin’ diye değerlendirip mahremimiz PM’de bunları sorguladık. Demokratik PM toplantıları gerçekleştirdiniz bizlerin endişelerini dinlediniz. Sizin fikirlerinize katılan partiye ali cengiz oyunlarıyla gelen belli güç odaklarını dinlediniz, size itiraz eden azınlıkta kalan PM üyelerinin tüm belgelendirme ve ispatlamalarına rağmen bu güç odaklarıyla karşı karşıya getirdiniz. Parti bölünmesin kamuoyunda tartışılmasın diye birleştirici olmak istediniz yâda öyle görünmek istediniz. Yapamadınız sayın Genel Başkan. Sayıca güçlüden yana olarak Y-CHP (Yeni CHP’liler) ile CHP’liler kavramının oluşmasına sebep oldunuz. Partimizi kamuoyu önünde tartışılır konuma düşürdünüz. Sağa açılım politikalarıyla CHP’li olduğu bile şüpheli kişileri MYK’ya taşıdınız. Danışman adı altında nereden geldiği belli olan bazı kişilere istihdam yarattınız. Onlara geniş imkânlar ve yetkiler verdiniz. Örgüte masraf yapmayı, ilçe binası kira ödemesini bile ‘israf sayan’ insanları muhasip yaptınız. Maddi konularda tartışmalı hatta şaibeli isimlere sadece itibar değil katlar döşediniz. Milletvekili yaparak, delegenin kararını görmezden geldiniz. Yerel yönetimlerde de durum ortada. Mahalli İdarelerde görev alan komisyonun başını ve baş sorumlusunu yanınızda taşıdınız. Sizin seçtiğiniz belediye başkanlarının birçoğu gırtlağına kadar yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya. Parmak sayısıyla sınırlı tertemiz birkaç belediye başkan adayını tenzih ederek boğazına kadar pisliğe batmış belediye başkan adaylarını üyelerimizin, delegelerimizin ve tabanımızın fikrini almayarak yok saydınız. Bu güruhlara hamasi demokrasi naraları attırdınız. Bizler bugüne kadar hiçbir belediyeden ihale almadık. İhale alanları uzaklarda aramayın, yakın adamlarınıza bakın. İhaleleri yakınızdaki adamlarınıza sorun, koruduğunuz belediye başkanlarına sorun, ihalelere aracılık edip komisyon alığı öne sürülen yöneticilerinize sorun. Temiz toplum, temiz siyaset adına bunlar bilinmeli diye düşünüyorum. Şaibeli belediye başkanlarının desteğiyle mahalle delegeli tek kurultay yapmaya hazırlandınız. Ama demokratik süreçlerin işlemesine bile izin vermediniz. Doğu ve güneydoğuda kan gövdeyi götürürken, sokağa çıkma yasağı varken CHP’nin 0,5 oy aldığı yerde örgüt başkanınız Tekin Bingöl gizli delege seçimi yaptı. Buna nasıl göz yumarsınız? Nasıl olur? Kaçak saray dediniz kaçak sarayın taşeronu, Melih Gökçek’in ucube 8’er milyonluk şehir giriş kapılarının taşeron firmasının sahibinin kardeşi hangi MYK üyeniz? Alevileri tasfiye ettiniz. Bir suçmuş gibi Aleviliğini uzun yıllar gizleyenleri de yanınızdan ayırmadınız. Bu toplumu yok saydınız. Bu kadar yeter. Alevi’den belediye başkanı, il başkanı, milletvekili olmaz dedirttiniz. Aleviler sizin yüzünüzden CHP’den dışlandı. Aleviler eşit yurttaş olarak sadece oy veren değil seçilen, siyaset yapan da olmak istiyor. Unutmayın; Aleviler sizinle CHP’li olmadı… Aleviler sizden önce de CHP’de vardı, sizden sonra da bu partide olacak. Üstelik bu partinin bel kemiği olan Aleviler bölücü de değiller. Çevrenizdeki bazı insanlar gibi bölgeci hiç değiller. Biz sizin sayenizde siyasete başlamadık. Sizin için siyaset yapmadık. Yapmayız da. Bizler siyaseti her daim adam odaklı değil, dava odaklı gördük, ailemizden böyle gördük böyle öğrendik ve böyle yetiştirildik.
Rejim değişti, ülke istim üstünde, Ortadoğu kan gölüne döndü, faşizmin, emperyalizmin, kapitalizmin, feodalizmin ayak sesleri gümbür gümbür geliyor diye dişimizi sıktık, isyan ettik, kahrolduk ama asla bölücü olmadık, partimizi bu durumlarda bile tartışılır konuma sokmadık. Tabanımızın değişim taleplerine de asla kayıtsız kalmadık, çalıştık ve çabaladık parti içinde %40 gibi oranla sessiz çoğunluğun gür sesi olduk.
Sayın Eski Genel Başkanım ancak sizler bu sesi dinlemek yerine her daim kapalı kapılar ardında uzmanlığınız olan Hesap Uzmanlığı yapmayı tercih ettiniz, parti içi muhalefeti nasıl sustururum, nasıl tasfiye ederim hesabı içinde partimize yürükten ve gönülden bağlı sizin gibi düşünmeyen gerçek ev sahibi CHP’liler yerine ihanet odaklarıyla kol kola girmeyi tercih ettiniz. Parti içi demokrasiden, ‘kazıyacağım, atarım, keserim’e’ geldiniz. Parti içi demokrasiyi unuttunuz. Hukuku da hatırı da yok ettiniz. ‘Korku imparatorluğunu yıkacağız’ dediniz, yeni korku imparatorlukları, jurnal büroları oluşturulmasına göz yumdunuz. Her geçen gün biraz daha otoriterleşen bir genel başkan profili çiziyorsunuz. CHP’de sevgiyi yok ettiniz. Kimsenin kimseyi sevmediği bir ortam yarattınız. Sevgisizlik partinin dokusuna işledi. Bir partinin MYK’sında herkes birbiriyle kavga içinde olur mu? Birbiriyle olmaması gerekenleri bir araya toplayarak partinin ahengini bozdunuz, ideolojisini yok ettiniz. Yeni bir CHP dediniz, kökleri Kuvayı Milliye’den gelen Atatürk’ün CHP’si değiliz diyerek ne yazık ki bir garabet oluşturdunuz. 3 kez seçim kaybeden Deniz Baykal için yapılmadık eleştiri bırakmadık. Siz 2 halk oylaması, 3 genel, 2 yerel, 1 cumhurbaşkanlığı ve 1 başkanlık seçimi olmak üzere 9 seçim kaybettiniz, eleştiri bile kabul etmiyorsunuz. Dünyada hatta tarihte 9 seçim kaybederek partisinin başına seçilen hiçbir lider olduğunu sanmıyorum. Her defasında ‘başarılı olamazsam bırakırım’ demiştiniz ama sözünüzü de tutmuyorsunuz.
Y-CHP’DE PARTİ İÇİ MUHALEFETİ TASFİYE SÜRECİ, BÜYÜK KUMPAS VE ALGI OPERASYONLARI.
Y-CHP yönetimi karşısında %40’a yaklaşan parti içi muhalefet ve değişim taleplerinin arttığı bir süreçte değişim rüzgârları esmeye başladı. Süregelen seçimleri kaybeden Y-CHP yönetiminin ciddi bir şekilde sorgulanması ve genel başkan seçimini içeren olağanüstü kurultay seslerinin yükseldiği bir sürece gelindi. Toplam delege sayımız 1240 delegemizden 630 unun onayını alan CHP’lilerin talepleri nihayet karşılık buldu, siz topladığınız imzaların tam karşılığı olarak bile sandıktan çıkamadınız. Size imza veren delegeleriniz bile sizi sandıkta sorguladı. Gerçek CHP’liler yeni taze kanı bulmuş çevresinde kenetlenmişti. Bu isim Muharrem İnce idi. Maalesef kirli eller yine kirli oyunlarıyla sahnedeydi. Tüm hünerlerini sergileyerek antidemokratik uygulamalarla Pirüs Zaferi kazandılar. Zamanında Devlet Bahçeli’de MHP genel başkanlığı önündeki en büyük rakibi olarak gördüğü Meral Akşener’i aynı ayak oyunlarıyla devirmemiş miydi?
Y-CHP yönetiminin önündeki en büyük tehlike ve genel başkan adayının Muharrem İnce olduğunu gördüler. Bu tehlikenin nasıl bertaraf edileceğini düşündüler Cumhurbaşkanı Adayımızsın arkandayız dediler. Kazansa bu zaferi CHP’ye mal edecek kaybetse Muharrem İnce’nin yok oluşu olacağına dair öngörü hâkimdi hepsinde. Bizler gerçek CHP’liler, STK’lar, Barolara bağlı Avukatlar, İYİ Partililer, HDP’liler, SP’liler kısaca her kesim bir rüzgâr yaratan Muharrem İnce için saha çalışmalarına koştular. Bağımsız gruplar seçim platformları ve komiteleri oluşturdular. Herşeyin aksine hiçbir araya gelemeyecek gruplar birleştiler ülkenin kaderini değiştirmek için, tek adam yönetimine tek yürek tek yumruk oldular.
Y-CHP yönetimi bu sırada ne ile uğraşıyordu. Başta Muharrem İnce ve çalışma arkadaşlarını, Parti içindeki muhalefeti nasıl bitireceklerini belirliyordu. Bu sinsi plana göre %40 muhalif kesim ön seçime sokulacak, önseçim olmayacak bölgelerde ise merkezi atamalarla listelerde yer verilmeyecek, önseçim sonuçlarına göre aralara kontenjan adayları yerleştirilerek bu isimler nasıl bitirilecek onun planlarını yapıyordu.
Seçim günü şahsımda dâhil tüm seçim gözlemcisi bağımsız platformlar temsilcileriyle, avukatlarıyla AKP iktidarının değişmesini isteyen halkımızla başta YSK olmak üzere il ve ilçe seçim kurullarında bulundu. Bu sırada Muharrem Beyde seçim koordinasyon merkezi olarak kullandığı ofisinde kurmaylarıyla birlikte CHP’den gelen verilerle seçim sonuçlarını izliyordu. Bizde arkadaşlarımızla birlikte ofisinin dibindeydik. YSK’yı çevrelemiş en ufak bir olumsuzlukta canımız pahasına mücadeleye hazır bir bekleyişteydik. CHP bu sefer gerçek zamanlı Anadolu Ajansı verilerine göre değil, sandık görevlilerinden gelecek sonuçlara ve adil seçim platformu verilerine göre hareket etti. Açılan sandıklar adil seçim platformundan 2 saatlik gecikmeyle Muharrem İnce’nin seçim koordinasyon birimine teknik sorunlardan dolayı anca iletilebildi. Bu sırada son saatlerde yandaş basında seçim kazanıldı açıklamaları yapılırken, CHP genel merkezinden seçimin ikinci tura kaldığı yönünde açıklamalar yapılıyordu. İkinci tura kaldığı açıklamaları yanında sandıkları terk eden seçim gözlemcileri ihbarları karşısında bizler sandıkların bırakılmaması mücadelesini vermeye başladık bizim için sayım işlemi ve tutanaklar teslim alınıp işlenmeden biten bir seçimin olmayacağı bilinciydeydik.
ALGI OPERASYONU KUSURSUZ İŞLEDİ…
Açılan sandık %98.2, CHP Merkezince yapılan seçim 2.tura kaldı açıklamaları akabinde YSK Başkanı Sadi Güven’in tüm sandıklar açılsa bile sonuç değişmeyecek açıklaması, mühürsüz oy pusulaları, yandaş basının AKP’nin seçim zaferi naraları karşısında psikolojik kaybedilmiş bir seçim algısı yaratıldı. Sahada görevli tüm gözlemci platformları, siyasi parti görevlilerinden canı pahasına bu oyunu bozmak için talimat bekledi ancak o talimat gelmedi.
ADAM KAZANDI.
Bir arkadaş düşünün iyi gününüzün ve kötü gününüzün sırdaşı, size arkadaşlık yaptığı sürece paylaşması gereken şeyleri paylaşmamış. Sizin güveninizi kazanmış, o moral ve psikolojik bozuklukta size mesaj atıyor (Ne oldu başkanım diye soruyor) sizde o ruh haliyle (Adam kazandı) diyorsunuz. Bu sırdaş dostunuz gidiyor sizi sırtınızdan bıçaklayacak karakterde birini karşınızda buluyorsunuz. Yanlış mı oldu evet bence de yanlış oldu. Muharrem İnce’nin 45 gün içinde 75 ilde 107 miting düşünüldüğünde tek yanlışı bu oldu. Neden seçim gecesi açıklama yapılmadı dediğinizi duyar gibiyim. Cevap veriyorum; 50 bin sandıktan sağlıklı veri alınamadığı gerçeği ortada iken, bu kadar kumpas ve algı operasyonları ortada iken Muharrem İnce’nin tüm açıklama yapma çağrılarına sessiz kalan Y-CHP yönetiminin kamuoyunda partiyi tartışmalı konuma düşürürsünüz aksi bir durum partiden ihraç istemiyle tedbirli disipline sevk edilirsiniz olarak karşımızda durmaktaydı. Nitekim Muharrem İnce’nin YSK’ya yazdığı yazıya gelen cevapta CHP’nin 13 bin sandıkta görevli bulundurmadığı yönündeydi bu oran Barış Yarkadaş tarafından 20 bin sandığa müşahid konulmadığı yönünde deklare edildi. Bu sandıklar ülkenin kaderini belirleyebilirdi. Yani işin en basit analiziyle CHP’nin üstün olduğu bölgelerde müşahid bulundurmamasının sebebini sorgulamasını CHP seçmeninin vicdanlarına havale ediyorum. Bu tedbirler alınmış olsaydı seçim zaten ikinci tura kalır veya kazanılırdı.
CHP’ GELEN GİZEMLİ TELEFON VE İHBARLAR…
Yandaş medya zaferini erken ilan etmişti yurdun dört bir köşesinden silahlı grupların parklara, AKP il ve ilçe binalarına seçim kurulları çevresine indiği silahların patladığı görüntüler paylaşıldı. Akabinde Sayın Eski genel Başkanım seçim sonuçları kesinleştikten 2 gün sonra açıklama yaparak silahlı guruplar sokaklara inmişti seçim sonuçları zaten kaybedilmiş, bir CHP üyemizin bile burnunun kanamasına tahammülümüz yok diye kendi suçunu ikrar ederek tehditlere boyun eğdiğini gösterdi. Bilmediği tek şey ise biz solcu ve sosyalistlerin direniş ve mücadele ruhu idi, bizler bu sonuçları değiştirme adına ölmeye de hazırdık.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI PM TOPLANTISINDA NELER YAŞANDI?
Parti içi muhalefet bu kumpaslarla büyük anlamda Y-CHP’liler tarafından kırılmış Muharrem İnce günah keçisi ilan edilmiş ve onunla hareket eden gerek PM üyesi, gerekse kurultay delegesi gerçek CHP’liler tasfiye edilmişti. 24 Haziran seçiminden 4 gün sonra yani 28 haziranda PM üyelerine genel merkezden genel başkan imzasıyla olağanüstü toplantı gündemi gönderilir. Seçim sonuçlarının değerlendirilmesinin gerektiği bir süreçte toplantı gündeminin disipline sevk işlemlerinin görüşülmesi olduğu görülür. Bu toplantının gündemi bizlere oylara neden sahip çıkılmamasının ve parti içinde kişisel koltuk, çıkar ve hırslar uğruna partimizin hain odaklarca ele geçirildiğini göstermiştir. İktidar iddiası olmayan muhalefeti özümsemiş kaybedenler kulübü genel başkanı ve avam kamarası tek adam zihniyeti, adaleti ve demokrasiyi hep hamasi nutuklarla savunanlar PM’de % 98 söz sahibi olarak tek adam iktidarıyla iktidara yürüyeceği söylemleriyle yine gerçek CHP’lilerin karşısına dikilmiştir.
HER KEMAL’İN ASKERİ DEĞİL MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİYİM…
İtaat ve biat etmeyen, soran ve sorgulayan gerçek sosyalist ve solcuların yani gerçek CHP’lilerin bu yönetim anlayışıyla başını yediler, düzelir umuduyla, mücadele umutlarıyla, hayalleriyle, projeleri ve devrimci ruhlarıyla ötekileştirip düşman ilan edildiler. Bu partiden Durdu Özbolat’lar, Rahmi Aşkın Türeli’ler, Umut Oran’lar, Fikri Sağlar’lar, Ali Özgündüz’ler, Gürsel Erol’lar, Tanju Özcan’lar, Bülen Öz’ler, Eren Erdem’ler, Muhammet Rıza Yalçınkaya’lar vs… daha aklıma gelmeyen isimler geldi ve gittiler. Evet dostlar hata bir olur iki olur en fazla üç olur, yüzlercesi hata olmaktan çıkar ihanet olur. Şahsımı olarak, çalışmalarımı ve CHP’ye üniversite dönemimden beri katkılarımı kimse inkâr edemez. Partim içinde siyaset hayatımda özellikle Y-CHP döneminde disiplin soruşturmalarıyla kendimi savunmaktan başka siyaset üretme noktasında enerjimi, mücadele ruhumu, devrimci duruşumu, sol ve sosyalist çizgimi daha fazla yıpratmamak, alanlarda, meydanlarda başı dik bildiğim doğrularımla ve yoldaşlarımla gerçek bir CHP’li olarak partimdeki tüm görevlerimden ve üyeliğimden istifa etmiş bulunuyorum. AKP’lilerin söylemleriyle (Allah Kemal Kılıçdaroğlu’nu başınızdan eksik etmesin, siz kendi içinizde birbirinizi yemeye devam edin) kendi içimizdeki kavgalardan siyaset üretememe noktasına bizleri getirenler utansın.
Bundan sonraki siyasi yaşamımı kendi doğrularım ve dava arkadaşlarımla MP (Memleket Partisi) Sayın Genel Başkanım Muharrem İNCE saflarında yapmayı uygun görüyorum. Bölen değil Birleştiren olacağız (Muharrem İnce, partiyi böldüğü eleştirilerine yanıt olarak “Parlamenter sistem olsaydı bir bölme işlemi olurdu. 50 artı birde bölme işlemi olmaz. Biz gidip Cumhur İttifakı desteklemiyoruz ki, böyle bir şey yok niye bölelim. Bence buraya bölüyor diyenler, bir dört işlemi bilmiyorlar ve art niyetliler. Biz mecbur muyuz her hafta bir skandal olan partide siyaset yapmaya. Yani Atatürk diyemeyeceksin, Gazi Mustafa Kemal derim diyeceksin, en büyük örgütün başında duracaksın. Seninle siyaset yapamam ben ayrılırım, mecbur muyum? Bölme böyle olmaz.” düsturundan hareketle bölen değil birleştiren, ötekileştiren değil kucaklayan olacağız. Her kesime hitap edeceğiz. Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var. Türkiye siyasal sistemini değiştiren bir tüzükle geliyoruz. Örgütlerimizde karşılığı olmayan hiç kimse ne Genel başkan, ne milletvekili, ne belediye başkanı ne de meclis üyesi olamayacak. Her kesime değeceğiz, hiçbir kesimle kavgalı olmayacağız, birleştirici politikalarla sessiz çoğunluğun sesi, umudu olmaya geliyoruz. MAVİ diyoruz “Memleket, Adalet, Vicdan ve İş” sloganıyla projelerimizle, kariyer ve liyakat esaslı ekiplerimizle sahalara iniyoruz. Söyleyecek sözümüz değiştirecek gücümüz var. Bizler hiçbir zaman gözbebeğimiz ve evimiz olan gerçek CHP’lilerle kavgalı olmayacağız, kavgamız solu bölmek isteyen gerçek hainlerle, kavgamız bu ülkenin geleceğine ipotek koyanlarla, kavgamız Kuvayi – Milliye ruhunu taşımayan Atatürk’ü itibarsızlaştırmaya çalışanlarla, kavgamız milletimizin geleceğini hayallerini çalanlarla, kavgamız halkımızı etnik, mezhepsel, ekonomik ve siyasal olarak bölenlerle kavgamız, emperyalizm ve kapitalizmle… Tek adamlarla, güçlü alternatif yok diye siyaset mühendisliği yapanlara halkın iktidarını kurarak tek yürek ve tek yumruk olmayı başarmaktan başka çaremiz yok. Bizler ve bizim gibi düşünenler; sessiz çoğun sesi olacak, mücadele azmimiz, birikimimiz ve donanımımızla her kesimden toplumsal mutabakatı sağlayarak birleştirici güç olacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Saygılarımla. Haber: Ferit LİF