KARIŞ KARIŞ BİLDİĞİN MEMLEKETTE KAYBOLMAK GİBİ BİR ŞEYDİ BU.
Karış karış bildiğin, çocukluğunun sokaklarında oynadığın, gençliğinin anılarını taşıyan memleketinde kaybolmak… İşte uzun zaman sonra üstadım Metin Dingil ile Antakya’nın yıkık sokaklarını gezerken hissettiğim duygu tam olarak buydu.
Uzun yıllarını gazeteciliğe adamış Metin Dingil, Antakya’nın tarihine ve kültürüne dair derin bir bilgiye ve sevgiye sahip. Onunla birlikte bugün, şehrimizin yaralarını sarmaya çalıştığı bu zor günlerde, eskiden her köşesini ezbere bildiğimiz yerleri gezdik. Ancak, her adımda tanıdık bir şeyler kaybetmenin hüznüyle bir kez daha karşılaştık.
Metin Dingil, sokakları gezerken hem geçmişe hem de bugüne dair hikayeler paylaştı. Bir zamanlar cıvıl cıvıl olan bu sokaklarda, şimdi yıkılmış binaların arasında yürümek, adeta hafızamızda bir zaman yolculuğuna çıkmak gibiydi.
“Bu sokak, çocukluğumun geçtiği yer,” dedi Metin Bey, bir zamanlar hayat dolu olan bir caddenin yıkıntıları arasında durup etrafa bakarken. “Burada ne oyunlar oynardık, ne anılar biriktirdik. Şimdi her şey bir enkazdan ibaret.”
Metin Bey’in sesinde bir üzüntü ve hüzün vardı, ama aynı zamanda bu kente ve onun insanlarına olan derin sevgisini de hissedebiliyordum. Her yıkılmış binanın, her çatlamış yolun, onun hafızasında canlı bir anıya karşılık geldiğini görmek beni derinden etkiledi.
Metin Dingil’in gazeteci gözüyle bakışı, sadece anıların peşinden gitmekten öte, yıkımın arkasında yatan hikayeleri ve umut ışıklarını da görmemizi sağladı. Yıkıntıların arasında yaşam mücadelesi veren insanlarla konuşurken, onların hikayelerini dinlerken, Metin Bey’in bu zor zamanlarda bile nasıl bir umut ve direniş kaynağı olduğunu bir kez daha anladım.
“Gazetecilik sadece haber yapmak değildir,” dedi Metin Bey. “Bizler, toplumun hafızasıyız. İyi günlerde de kötü günlerde de burada olup, halkın sesini duyurmak, onların yaşadıklarını paylaşmak bizim görevimiz.” Dediğinde bir kez daha ona üstadım ifadenim ne denli doğru olduğunu anladım. Talip KÖLEOĞLU