SUÇLU AYAĞA KALK!
ŞEMSETTİN GÜNAY
İstanbul Sözleşmesi geçen akşam Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedildi.
Aslına bakarsanız bu sözleşmeden ben bu kadar üzerinde durulduğu, konu edildiği, üzerinde fırtınalar koparıldığı kadar rahatsız değildim.
Evet, içerisinde toplumsal cinsiyet gibi rahatsız edici tabirleriyle, eşcinsellere ait bir takım hükümleriyle belki rahatsızlık verici cümleler ihtiva ediyor olabilirdi.
Ancak hükümler dikkatle izlendiği ve okunduğu vakit bunun teşvik edici olmasından ziyade, bunlara yönelik şiddeti de önleyici hükümler olduğu gayet rahat anlaşılabilirdi.
Bu tür sapmalara karşı olmak başka, bunlara şiddet uygulamak başka konulardır.
Elbette ki halkımızın büyük çoğunluğu kendi çocuklarının böyle bir sapma içerisinde bulunmasını kabullenemez, kabullenmez.
Ancak bunların şiddet görmesini, görüldükleri yerlerde dövülmesi ve darp edilmesini hangi birimiz kabulleniriz.
Çift cinsiyet olayı İslami literatür içerisine de girmiş ve onlara yönelik özel hükümler ihdas edilmiştir. Hünsa olarak isimlendirilen bu insanlara ait hükümleri meraklı olanlar araştırıp görebilirler.
Ancak demokrasinin bir kuralı da halkının rahatsız olduğu konuları, halkın isteği doğrultusunda düzenlemektir. O konuda Cumhurbaşkanı gereğini yapmıştır.
Bu işin bir yönü. Diğer yönü ise,
İstanbul Sözleşmesinin kadını şiddetten koruduğu da koca bir safsatadan ibaret olduğu istatistiklere bakarak görülebilir.
İstanbul Sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren bırakın kadın cinayetlerini önlemesi her yıl artan oranlarda devam etmiştir.
Kadın cinayeti işlenirken kimse İstanbul Sözleşmesi hükümleri ne diyor dememiş, bu sözleşmeyi umursamamıştır.
Zaten cinayeti göze alan kişi gözünü vahşice her türlü karartan kişidir. Bırakın alacağı cezayı, bazen cinayeti işledikten sonra kendi kafasına sıkarak kendi hayatına son verebilmiştir.
Yani cinayeti önleyecek olan sözleşmeler, yasalardan ziyade toplum bilincinin gelişmesi, yasaların örf ve gelenekleri hesap eden hükümlerle donatılmasıdır.
Yani diyeceğim o ki Sözleşme kaldırılsın diyerek hükümetin iki ayağını bir pabuca sokanlar da yanlış yapmıştır, kaldırıldıktan sonra cayırtı koparıp, kadınlar korumasız bırakılıyor diyenler de yanlış yapmaktadır.
Kadın koruması İstanbul Sözleşmesine bağlı değildir. Mevcut yasalar yetmiyorsa yeni yasalar da çıkarılarak kadınların koruması arttırılabilir. Kaldı ki hükümetin bu konudaki samimiyetini hepimiz bilmekteyiz. Kadın sığınma evlerinin arttırılması, Alo hattı kurulması, kadınlara pozitif ayırımcılık yapılması hep bu hükümet zamanında olmuştur.
Bir de bulanık suda balık avcıları vardır ki tam evlere şenlik.
Bu vesileyle dini hassasiyeti olan insanlara saldırıp bu onların rahat kadın dövmeleri için yapılmaktadır diyenler var ya…
Onlara “hop!.. bir dakika diyorum.”
Zira kadın cinayetlerini iyi bir inceledikleri zaman dini hassasiyeti olanlarda bu oranın sıfıra yakın olduğunu, daha ziyade alkol ve uyuşturucu bağımlılarında oranın nasıl yükseldiğini rahatlıkla göreceklerdir.
Eğer bu konuda sebep aranıyorsa lütfen o yönlere de dikkat kesilsin. Unutulmasın cinayet bir sonuçtur. Öncelikle nedenler kurutulmalıdır. Cinayetlerin sona ermesi birazda buna bağlıdır diye düşünüyorum.