TARİHİ SURLARIN BİR KISMI HALA AYAKTA!

Hatay, 8 bin yıllık bir geçmişe sahip olup, 13 medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin izlerini bugün hala taşıyor. Bu bağlamda Hatay’ın taşı, toprağı tarih kokuyor. Hatay, Huriler’e, Akatlar’a, Hititlere ev sahipliği yapmış bir kent olarak günümüze kadar toplam 13 medeniyetin izlerini bıraktığı mirasıyla ‘ilk küresel şehir’ olma özelliğine sahip.
Stratejik bir kent olan Antakya’da, Seleucos ve Roma Dönemleri’nde şehri ve nehir geçişini korumak amacıyla surlar yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde surlardan kalan en belirgin yapı Demirkapı’dır. Antakya St. Pierre Kilisesi arkasındaki vadide bulunan tarihi surların bir kısmı hala ayakta.
Bab-ı Hadid adıyla da bilinen Demirkapı hem surların devamı niteliğinde yapılmış hem de şehrin giriş kapılarından biri olarak kullanılmıştır. Demirkapı, Habib Neccar Dağı ile Haçdağı’nın arasındaki derin vadi üzerinde yer almaktadır.
Bu vadide akan Hacıkürüş Deresi’nin taşkınlarını engellemek amacıyla, üzerinden geçilebilecek şekilde yüksek ve sağlam bir set olarak karşımıza çıkmaktadır. Şehrin surlarını birbirinden ayıran derin ve dar vadi üzerinde surların devamlılığını sağlayan yüksek ve sağlam bir duvar olarak yapılmıştır.
Bölge halkı ise Surlar ile ilgili bildiklerini anlatırken, “Antakya şehir surlarının devamı olan Demirkapı, şehrin ve surların sahibi Seleukos I. Nikator zamanında yapılmıştır. Fakat bazı kaynaklarda Demirkapı için deprem ve afetlerden zarar gören Antakya’yı tekrar imar eden Justinianus tarafından, alanda bulunan kalıntılar üzerine bir bent olarak inşa ettirdiği geçmektedir. Bu dönemde birçok kez sel felaketi yaşayan kenti Demirkapı şehri uzun bir süre koruyacaktı. Şehir merkezine 3km uzaklıkta bulunan Demirköprü’ye, yürüyüşle sadece 8-9 dakikada ulaşabilirsiniz. Dağların vadiye bakan kısımlarında yer alan kayaların kırılarak oluşturulduğu patikalardan yürümek, size antik döneme açılan bir zaman tünelindeymişsiniz hissi veriyor. Bir kapıdan, daha çok şehir surunu andıran yapı, zamanla Aqueduct a çevrilmiştir. Yapının üzerinde bulunan birkaç penceresi ile sel sularının gücünü kırarak, daha derin bir alanda geniş bir su birikintisi haline dönüşüyor ve gücünü kaybettiği için şehre zarar vermiyordu. Zaten demir kapı ismi bu pencerelerde bulunan demirlerden verilmiştir diye tahmin ediliyor. Yani Demirkapı, Antakya’yı hem insani hem de doğal olaylardan kolayca koruyan kadim bir gardiyan gibi binlerce yıl görev yapmıştır. Bu görevi başarıyla tamamlayan yapı şimdilerde hak ettiği ilgiyi ve bakımı maalesef göremiyor” ifadelerine yer verdiler.