İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TÜRKİYE’Yİ KAHVE ÜRETİCİSİ YAPABİLİR

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TÜRKİYE’Yİ KAHVE ÜRETİCİSİ YAPABİLİR

AA’nın iklim değişikliğinin kahve üretimine etkisi ve kahve atıklarının neden olduğu kirliliğe yönelik çözümlere ilişkin hazırladığı haber dosyasının üçüncü ve son bölümünde, gelecek yıllarda kahve üretimini bekleyen riskler ele alındı.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vural Gökmen, dünyada en çok tüketilen içeceklerin sırasıyla su, çay ve kahve olduğunu ve dünyada günde 2 milyar fincanın üzerinde kahve tüketildiğini söyledi.

Dünya genelinde 100’den fazla kahve bitkisi türü bulunduğunu, bununla birlikte kahve üretiminde yaygın olarak kullanılan türlerin Arabica ve Robusta olduğunu aktaran Gökmen, şöyle devam etti:

REKLAM ALANI

“Kahvenin üretildiği iklim koşullarına bakarsanız Arabica’nın 18-24, Robusta’nın da 22-28 derece sıcaklıkta veriminin iyi olduğu biliniyor. Sıcaklık açısından bir bağımlılığı var. Rakıma bakarsanız Arabica daha yüksek rakımlarda nispeten biraz daha soğuk, Robusta daha düşük rakımlarda ve nispeten biraz daha sıcak havayı ama her ikisi de düzenli yağışı seviyor. Dolayısıyla periyodik aralıklarla düzenli yağış alan bölgelerde, sıcak iklim kuşağında kahvenin iyi yetiştiğini biliyoruz. Bu iklim kuşağının bir başka özelliği de gece gündüz ya da yaz kış sıcaklıklarının büyük farklarla değişmemesi.”

Dünya kahve üretiminin yaklaşık yüzde 70’inin 5 ülkede gerçekleştiğini belirten Gökmen, ilk sırada yılda 2 milyon 650 bin ton üretimle Brezilya’nın geldiğini, bu ülkeyi 1 milyon 650 bin tonla Vietnam’ın, 810 bin tonla Kolombiya’nın, 660 bin tonla Endonezya’nın ve 380 bin tonla Etiyopya’nın takip ettiğini bildirdi.

“Düzensiz hava olayları üretimi olumsuz etkiliyor”

Tropikal iklimlerde bulunan ve kahve yetiştiriciliği için ideal koşullara sahip Latin Amerika, Afrika ve Asya’nın bazı bölgelerinin iklim değişikliğinden olumsuz etkilenebileceğini ifade eden Gökmen, Arabica çekirdeğin yetiştirildiği alanların kuzey enlemlere kayacağı, onun yerini Robusta’nın dolduracağı ve belki daha düşük rakımlarda kahve yetiştirilemeyeceği öngörüsünde bulundu.

Düzensiz hava olaylarının kahve üretimini olumsuz etkilediğini vurgulayan Gökmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uzun zaman yağış olmuyor, kuraklık sorunu yaşanıyor. Sonra yağmur yağmaya başlıyor, sel oluyor. Sel olunca o verimli toprakların erozyonla kaybını görüyoruz. Artık o toprak eskisi kadar verimli olamayabiliyor ya da kuraklık sorunu nedeniyle o sene kahvenin verimi ve kalitesi olumsuz etkilenebiliyor. Küresel ısınmanın bir başka sonucu daha var, sıcaklık ortalamaları yıllık bazda birkaç derece yukarıya doğru gittiğinde artık o kahve çeşidinin, bugün iyi yetiştiği bölgelerde o kadar da iyi kalitede ve verimde üretilememe riski oluyor dolayısıyla sıcaklık artışının da kahvenin iyi yetiştiği iklim koşullarını değiştirme riski bulunuyor.”

Sıcaklık artışı ve düzensiz hava olaylarının kahve bitkisi için zararlı türleri ortaya çıkarabileceğine işaret eden Gökmen, bu zararlıların neden olduğu kahve yaprağı pası gibi yeni tip hastalıklara karşı tedbir geliştirilmesi ancak bunu yaparken de aşırı tarım ilacı kullanımından kaçınılması gerektiğini anlattı.

Gökmen, küresel ısınmanın bir başka sonucu olarak kara buzullarının erimesi ve su seviyelerinin artmasıyla tarım yapılan belli bölgelerin su altında kalabileceğini, bu durumun kahve yetiştirmeye elverişli tarım arazilerinin daralması riskini beraberinde getireceğini kaydetti.

“Kahve yetiştirilen alanlar yüzde 50 azalabilir”

Mevsimsel dalgalanmalar yaşansa da dünyada her yıl ortalama 9 milyon ton civarında kahve üretildiği bilgisini paylaşan Gökmen, “Kahve üretimi, günümüzde mevcut üretimi de sürdürememek gibi bir riskle karşı karşıya. Aslına bakarsanız, 9 milyon ton kahve, zirai ürün olarak öyle çok yüksek rekolteli bir ürün değil ama uluslararası ticaret düzeyinde kahve, en çok para dönen ve en değerli zirai ürün olarak başı çekiyor.” diye konuştu.

Küresel ısınma nedeniyle 2050’ye kadar Brezilya, Endonezya, Vietnam ve Kolombiya gibi başlıca kahve üreticisi ülkelerde kahve yetiştirilen bölgelerin yaklaşık yüzde 50 azalacağı yönünde tahminler bulunduğundan bahseden Gökmen, Güney Afrika, Çin ve Yeni Zelanda gibi bazı ülkelerin kahve yetiştiriciliğinde daha elverişli hale gelmesi ihtimali üzerinde durulduğunu aktardı.

Kahve üretiminin kayabileceği ülkeler arasında Türkiye’nin de yer alabileceği tahminini paylaşan Gökmen, şunları söyledi:

“Cumhuriyet sonrasında Doğu Karadeniz’e çayın, kivinin, hurmanın geldiğini ve bunların yüksek kapasitelerde üretildiğini biliyoruz. Çukurova gibi bölgelerde tarım sektörü açısından yılda 3 mahsul alınabilecek iklim koşulları mevcut, Doğu Karadeniz gibi spesifik bölgelerde de subtropik meyvelerin yetiştiğini, çayın kolaylıkla adapte edilip yüksek miktarlarda üretilebildiğini biliyoruz. Dolayısıyla iklim koşulları Türkiye’nin hem güney hem kuzey zonunda kahve plantasyonları açılmasına imkan tanıyabilir.”

Kahve üretiminin büyük kısmının küçük ölçekli işletmelerde gerçekleştirildiğini, Latin Amerika, Afrika ve Asya’daki çiftçilerin genellikle 2 hektardan daha küçük arazilerde kahve yetiştirdiğini belirten Gökmen, kahvenin sürdürülebilirliği açısından küçük üreticinin teknik kabiliyet ve ekonomik açıdan desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.