OTİZMİ TANIMAK!
Yaşamın ilk yıllarında başlayan sosyal ilişki, iletişim becerileri ve bilişsel becerilerde uygun gelişimlerin gerçekleşmediği ya da bu süreçte kayıpların bulunduğu nöropsikiyatrik bozukluklar “yaygın gelişimsel bozukluklar” olarak adlandırılmaktadır. Yaygın gelişimsel bozukluklar arasında en çok bilineni olan otizm, doğuştan gelen ve sosyal ilişkilerde, iletişimde yetersizlik, tekrarlayıcı davranışlar ile karakterize olan nörolojik bir bozukluktur.
Otizmin nedeni?
Otizmin nedeni günümüzde tam olarak açığa çıkmış değildir. Yapılan çalışmalarda otizmin genetik bir bozukluk olduğu yönünde güçlü bulgular olsa da kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Genetik faktörün yanı sıra bazı çevresel tetikleyicilerin de rolünün olduğunu savunan çalışmalar mevcuttur.
Bireylere otizm tanısı koyulabilmesi için belirtilerin üç yaşından önce başlamış olması gerekmektedir. Son yıllarda yapılan kapsamlı çalışmalarda otizmin her 68 çocuktan birini etkilediği, cinsiyete göre dağılımında ise erkeklerde kadınlara göre 4-5 kat daha fazla rastlandığı, kardeşler arasında görülme oranının yüzde 3-8, tek yumurta ikizlerinde görülme oranının yüzde 60- 90 arasında olduğu tespit edilmiştir. Bu durum otizmi çocuklarda en yaygın görülen nörolojik bozukluk haline getirmektedir.
Genel özellikleri
Otizm, bireylerin sosyal etkileşimini, lisan gelişimini, kişiler arası iletişimini, ilgi alanlarını ve davranışlarını doğrudan etkileyen bir bozukluktur. Otizmli bebeklerin genel olarak iki tip davranış biçimi sergiledikleri gözlenmiştir: Bunlardan ilki, sürekli ağlama ve huzursuz olma; ikincisi ise sessiz, sakin ve devamlı olarak yatma biçimidir. Otizmli bireylerin fiziksel gelişimlerinin akranlarından farklı olarak seyretmediği, akranları gibi birçok beceriyi edinmeye hazır oldukları, ancak çevreye olan ilgisiz tavırları nedeniyle yürüme, oturma gibi becerileri daha geç kazandıkları gözlenmiştir.
Yaşanan sorunlar
Yapılan araştırmalarda otizmli bireylerin lisan gelişiminde akranlarına göre farklı bir süreç ortaya çıktığı, ilk kelimelerini akranlarının aksine beş yaş civarında telaffuz ettikleri gözlenmiştir. Birçok otizmli bireyin hiperaktif özellikler sergilediği, dikkatlerinin dağınık olduğu ve dikkatlerini toplama konusunda sorun yaşadıkları anlaşılmıştır. Yine bu bireylerde küçüklük yıllarında sıklıkla öfke nöbetlerinin var olduğu, yaşa bağlı olarak bu kriz durumlarında azalma olduğu gözlenmiştir. Tüm bu yaşanan sorunların yanı sıra otizmli bireylerin yaşamları boyunca streotipi adı verilen tekrarlayıcı hareketler (el çırpma, dokunma vb. davranışlar), bruksizm (diş gıcırdatma), takıntılı davranışlar, uyku sorunları, fobiler gibi birçok psikolojik sorunlar da yaşayabildikleri görülmektedir
Eğitim süreci
Otizmin tedavi sürecinde en önemli nokta erken tanı olmakla birlikte geçerli bir tıbbi tedavi yöntemi henüz bulunmamakta- dır. Ancak etkili eğitim yöntemleriyle birlikte otistik bireylerin gelişimlerinde büyük oranlarda olumlu gelişmeler meydana geldiği tespit edilmiştir. Eğitimin etkili olabilmesi için en kısa sürede sürecin başlatılması, yoğun şekilde sürdürülmesi ve kesintisiz olarak devam ettirilmesi gerekmektedir.
Ailelere öneriler
Çocuklarının otizm belirtileri sergilediğini düşünen ailelerin gelişim basamaklarına dikkat etmeleri ve bu süreçte gözlemledikleri anormallikleri tespit ederek zaman kaybetmeden çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanlarına başvurmaları en doğru yol olacaktır. Uzmanlar tarafından tanı koyulması durumunda ise ailelerin yaşadıkları şok durumundan bir an önce kurtulmaları, otizm tanısını kabullenerek olumlu bir bakış açısı geliştirmeleri ve tedavi sürecinde yaşadıkları tükenmişlik duygusuyla baş edebilmek için psikolojik yardım ve danışmanlık almalarının önemli olduğu düşünülmektedir. Yahya TURAN